Şarkıcı ve oyuncu Özcan Deniz oğlunun doğum gününü sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğraflarla kutladı. Deniz, hemen ardından eski eşi Feyza Aktan’a ateş püskürdü. Deniz, “Zalimlik bu sene de sahnelendi” diyerek Aktan’ın, haftalardır oğlunu kendisinden kaçırdığını ileri sürdü.
Özcan Deniz ile Feyza Aktan, 2018 yılında nikâh masasına oturmuş, bir ay sonra da oğulları Kuzey dünyaya gelmişti. Çift, şiddetli geçimsizlik nedeniyle 2019 yılında anlaşmalı olarak boşanmıştı. Kuzey’in velayeti anne Aktan’a verilmişti.
İkilinin arasında zamanla çocuk krizi yaşandı. Özcan Deniz eski eşinin oğlunu kendisine göstermemekle suçlamış, Aktan ise Deniz’den şiddet gördüğünü söyleyip mahkemeye başvurmuştu. Şiddet suçundan yargılanan şarkıcı, davadan beraat etmiş ve Aktan’ı affettiğini belirtmişti.
Dün ise yeni bir gelişme yaşandı. Özcan Deniz, oğlu Kuzey’in önceki doğum günlerinde olduğu gibi bu sene de kendisine gösterilmediğini iddia etti.
“BİR GARİBANIN OĞLU OLSAYDIN KAPIMA BIRAKMIŞLARDI”
Instagram hesabından eski eşine tepki gösteren Deniz, “Zalimlik bu sene de sahnelendi” diyerek şu açıklamaları yaptı:
* Aynı oyun tekrar sahnelendi. Yine aylardan nisan, yine sen benden uzaklara kaçırıldın ve yine kötüler konseyi bir şeylerin peşinde! Muhtemelen geçen yıl olduğu gibi, Anneler Günü için de bir Instagram şovu hazırlanıyor.
* Çünkü mağduru oynamanın tadına varıldı. Sonuç alamadıkça seni kullanmaktan bir adım bile geri atmadan aynı filmi tekrar tekrar oynuyorlar.
* Daha önceki oyun; beni velayet davasından geri çekmek içindi, şimdi ise işledikleri suçlara göz yummamı sağlamak. Aslında affetmiştim. Ama galiba amaç aynı zamanda haber olmayı da sağlamak (çünkü geçen sene çalışmıştı bu) ve ulaşılamayan hedeflere ulaşmak! Bunun için de herkesi çok güzel kullandılar. Sessizliğimi ve çaresizliğimi de sonuna kadar sömürdüler. Senin tek suçun benim oğlum olman. Bir garibanın oğlu olsaydın çoktan seni kapıma bırakıp kayıplara karışmışlardı.
“AYNI FİLM OYNANIYOR”
* Normal şartlarda 5 metre bile yakınıma yaklaşamayacak insanlara bu cesareti ben verdim. Öyle ki, senin gözünün önünde babana tekme tokat girişecek kadar, taraflı programlara çıkıp şuursuzca ‘bir daha olsa bir daha yaparım’ diyerek tehdit edecek kadar, senin tek hayat garantin olan babanın 30 yıllık kariyerini ve emeğini iftiralarla bitirmeye çalışacak kadar, kanunları, haklarımızı, senin menfaatlerini hiçe sayıp götürecek kadar cesaretlendiler.
* Benim onayım ve haberim olmadan seninle ilişkimizi çıkmaza sokacak kadar uzağa, bir bilinmeze sürüklediler. Daha doğrusu taşındılar. Ve giderken değil, gittiğinizde bana haber verildi. Samimiyetsiz iyi niyet davranışları sergileyerek, işlenilen suçu hafifletmeye çalışıyorlar. (İstediğin zaman gelip görebilirsin v.s)
* Seni oradan alarak otellerde, sana ait olmayan odalarda ve ortamlarda görmemi sağlamaya çalışıyorlar. Böyle olsun ki bir daha gittiğimde otele gitme fikri ‘senin benimle gelmeni engellesin’ diye. Bana en azından bir hazırlık yapma şansı bile tanınmadı. Ve orada seni almaya gittiğimde, senin yanında ne gibi bir saldırıya uğrayacağım belli değil. Çok belli oraya çekilmeye çalışılıyorum. Ben burada, odanın olduğu, oyuncaklarının olduğu, arkadaşlarının ve seni seven onca insanın olduğu evinde bekliyorum oğlum seni. 3 haftadır göremiyorum seni. Senden özür diliyorum bu cesareti onlara taa baştan verdiğim için. Önce doğum günü hazırlıkların bana ‘göndereceğim’ diye yaptırıldı, sonra kanunlara ve bize verilen haklara bile karşı gelerek götürüldün. Tıpkı geçen doğum gününde yapıldığı gibi. Dedim ya aynı film oynanıyor.
“DAĞ BAŞI’ DENİLEN YER…”
* Okula yazdırdım, okuldan alındın ve sonra ‘bizi eve hapsettin’ diye akla zarar gerekçeler gösterildi. Amaç kendilerine araba aldırtmaktı. Yani mal talebiydi. Alırdım sorun değil ama ‘oğlumun kemerini bağlamadan arabaya bindiremezsin’ dediğimde bana alaycı mesajlar attılar. Ben senin güvenliğini tehlikeye atarak bunu yapamazdım.
* Birçok ailenin hayalini kurup oturamadığı eve ‘dağ başı burası’ dendi ve götürüldün. Bu ‘dağ başı’ denilen yer babanın ve birçok kuzeninin oturduğu, deniz seviyesinde, her türlü ihtiyacının (okul ve hastanen de dahil) yürüme mesafesinde olduğu medeni ve imkanlarla dolu, şehir büyüklüğünde bir yer.
* Kaç Babalar Günü’müz, 23 Nisan’ımız, bayramımız ve kaç doğum günümüz katledildi hepsi defterimde yazıyor oğlum. Keşke böyle olmasaydı ve keşke herkes payına düşeni yaşayıp seni mutlu etmek için benim kadar çıkarsız uğraşsaydı.
“MUTLU YAŞLAR OĞLUM”
* Ama artık üzülmüyorum. Hatta hüzünlü de olsam ‘mutluyum’ çünkü bu zalimlikler seni ve beni daha mutlu günlere hazırlıyor. Ben yine hep olduğu gibi adalete inanıyor ve yerini bulacağı günü bekliyorum. Senin haklarını korumak için o mahkeme kapılarında hazır bekleyeceğim. Seni çok ama çok seviyorum oğlum mutlu yaşlar.
* Hiç duyar kasmayın. Kimse ilgilenmek zorunda da değil. Hak hukuk tanımadan, ne olup bittiğini bilmeden, benim sessizliğimi de fırsat bilip cesaretlendirdiğiniz için siz de en az benim kadar suçlusunuz. (Lafım herkese değil. Bilen biliyor) Ben oğlum kullanılarak oynanan bir oyunu bozmaya çalışıyorum. Burada oğlunu korumaya çalışan bir babadan öte biri…